3.07.2010

bir şeyler karalamaya başladığımda unutuyorum olanları.içim mi dışımda yoksa dışım mı içimde, bilemiyorum,daha doğrusu bilmek taraftarı değilim.kıskançlık geziniyor düşünce odalarımda yavaşça.diyorum ki ' durmalısın artık' ama ilerliyor...bıkmadan ve yorulmadan.gözlerimi yumuyorum, sarsılıyor odacıkları aklımın gürültüsü azımsanmayacak derecede çok.
benim dışım içimdedir.aralarında konuşuyorlardı, sonra içlerinden birisi soru sorar gibi: 'oyun oynuyor bizimle durmadan' dedi. baktılar suratıma alaysızca.çekinerek ilerledim aralarından, sesim kısıldı kelimelerin ağırlığından.düğümlenen ip bağları gibi bir bir dizildi içime noktalar.konuşamadım.zaten hiçbir zaman beceremedim kızgın olabilmeyi.ama isterdim ki birisiyle doyasıya kavga edebileyim, sinirlerime hakim olup konuşabileyim.sesim titremeden.durmadan nefesi tükenen bir sese sahibim.her daim 'şok' olgusu içinde.soğuk ve titremeli.isterdim ki babam bugün başından geçen 'özür dileme' olayını anlatırken gözlerim dolmasın.bazen dışavurumculuğumu -bu denli fazlasını- sevmiyorum.çoğu zaman gülüyormuşum öyle dedi geçenlerde bir arkadaşım.halbuki evden çıktığım yoktu, nereden duydu gülücüklerimin sesini.'evet gülerim ben hep' dedim .belki de hep gülüyorumdur.ellerim terliyor heyecanlandığımda, gözlerim doluveriyor bir şeyler anlatıldığında.isterdim ki robot olayım.keşke.

'' insanlar can sıkıcı bir saç demeti, bense akılsız bir robotum'' oğuz atay